Sevgili Hızır ve İlyas,
Bu yılki buluşmanızı kaçırdığım için çok üzgünüm. Öyle bir
yorgunluğa teslim oldum ki koltukta sızmışım, oysa bu yıl erken açmıştı
terastaki gülümüz. Adeta dileklerimiz, dualarımız için hazırlanmıştı. Lütfen
beni yanlış anlamayın, kocamın aksine ben hiç hesap yapmadım, geçen seneki
dileklerim gerçekleşmedi diye unutmadım sizi. Yeni işime adaptasyon süreci ve
ağır bir yorgunluktu sadece. Yine de içimdeki en güzel dilekler gül ağacımızda
hayat bulsun, yeryüzündeki manevi devir daiminiz bir dahaki seneye kadar yepyeni
güzelliklere vesile olsun…
***
Birkaç yıl Beşiktaş-Nişantaşı arası en medeni şekilde
sabahları dolmuş yolculuğu yapıp akşamları da eve yürüyerek giden ben, şimdi
bambaşka bir dünyaya ışınlanmış gibiyim. Yeni işim Ataşehir’de, Ağaoğlu
Cumhuriyeti’nde. İnanılmaz bir yer burası, asla yaşamayı düşünmeyeceğim, bütün
bu inşaat yığınına anlam veremediğim tuhaf bir dünya. Neyse izlenimlerimi
yakında detaylarıyla paylaşacağım. Yalnız gecikmeli olarak Hızır ve İlyas’tan
bir dileğim var: Havalar ısındı, sabahları harika bir motor yolculuğunda deniz
havası aldıktan sonra minibüste ter kokularına maruz kalıyorum. Bu insanlar her
gün duş alıp deodorant kullanamaz mı? Çok şey mi istiyorum? İşimi seviyorum ve
bu yolculuğa da alışmak istiyorum ama kolektif bir durum benimkisi. Güne güzel
başlamam diğer insanların kokularına bağlıysa eğer, ben nasıl özgür bir
bireyim?
No comments:
Post a Comment