Thursday, July 10, 2008

Biz ve onlar

Istanbul'da yeni bir konsolosluk saldirisi. Bu defa Amerika.

Cok gec saatte gece haberlerinde, BBC 2'de goruyorum haberi. Olay yeri goruntuleri ve sadece bir tek roportaj var bant kaydinda, o da turbanli bir kadinla yapilmis. Haberin icerigini unutuyorum, zaten benim derdim bu degil, detaylar bolca basinda yer alacak bugunlerde... Ama o turbanli kadinla yapilan -tek- roportaj canimi sikiyor, uykumu kaciriyor. Nicin Turkiye hakkinda gordugum tum haberlerde ya carsafli ya turbanli kadinlar yer aliyor? Hic mi basi acik kadin yok bu 'musluman' ulkede?

"Turkiye %99'u musluman bir ulkedir." Bu boyle bilinir. Cunku Turkiye'de insanlar "musluman degilim" demez direkt ve nufus cuzdanlarinda musluman olduklarinin belirtilmesini onemsemezler, Ingilizlerin hiristiyanliklari hakkindaki bakis acisi gibi, "Ailem musluman ama ben hicbir seyim." demezler. Azinliklari, diger din mensuplarini gectim peki inancsizlar ne oluyor Turkiye'de? Ya da farkli sekilde diye inananlar ya da vs... vs...ler? Onlara hic mi yasam alani tanimiyoruz?

Turbanin yukselisi sadece dindarlik mi? Ben buna guluyorum. Kendi inancima saygi duyulmasini bekledigim icin herkesin inancina son derece saygiliyim. Ama turbanin baska bir sey oldugu cok aleni; hatta 1-2 ay once basbakan da bunu agzindan kacirmadi mi?

Beni uzen ve rahatsiz eden sey, kadin kadina toplumda geldigimiz nokta. Cok degil yakin gecmise bakiyorum. En yakin arkadaslarim turbanliydi. Hicbir zaman rahatsiz olmadim. Kimsenin bana basortusu taktiramayacagi gibi, annemin basindaki basortusunu de cikarttirmasini kabul edemem. Ama zaten onceden basortusu inanca dair bir seydi ve biz hep birlikte rahattik. O zamanlar onlar da benim basi acik olmami ya da bikinimle denize girmemi elestirmiyorlardi. Ben de onlara korkuyla ya da ofkeyle bakmadim hicbir zaman.

Simdi, onceki paragrafta basladim iste, "biz" ve "onlar" demeye. Bunu AKP'nin yukselisiyle birlikte gazetelerde ilk gordugumde telaslanmaya baslamistim aslinda. Birkac ay once mesela, bir Londra ucusunda ucakta okuyorum, Sabah gazetesinin hafta sonu ekinde uzun bir roportaj "Islami Kesimin Cok Okunan Yazari" sifatiyla Emine Senlikoglu... Benim de erken genclik yillarimda okumuslugum vardir kendisini. Senlikoglu'nun roportajdaki uslubu ve "bizler" ve "onlar" seklinde kurdugu cumleler beni soke etti ve roportaji yapan basi acik ve genc kadinin halini dusundum. Aslinda yerinde olmak, Senlikoglu'yla iki laf da ben etmek isterdim... Ah ne isterdim!!! Medya yorumlari yapiyor Senlikoglu da mesela, gunun birinde Hulya Avsar'in kapanabileceginden umutlu oldugunu, ama Sibel Can'in kapanabilecegine inanmadigini soyluyor. Ne simdi bu yani? Toplumu -ve oncelikle kadinlari- ikiye ayirmislar, basini ortenler ve ortmeyenler seklinde, bir zafer edasiyla yukselislerini zikrederek nasil cogalacaklarini anlatiyorlar. Cunku siz onlardan degilseniz eger, cok da bir sey degilsiniz aslinda.

Ve amaclarina adim adim, sabirla ulasmalarini izliyoruz. Cok da farkinda degiliz ama biz ve onlar olmusuz bile...