Tuesday, April 10, 2007

cok guzel girdim 26'ya !!!

HEY YILLAR!.. YENILMEDIM SIZE... :)


Bu yil Easter tatilinin dogum gunumle birlikte baslamasi harika oldu. Cumadan pazartesiye bir long long weekend...




Cuma sabahi cok guzel basladim gune. Xavier'in cikolatalari ve hediyesiyle. Hatta yazma ozurlu sevgilim kart bile almis bu yil. Inanamadim!!! Nehir kenarinda yuruyup, azicik guneslenip cok guzel bir bahar gununun tadini cikardiktan sonra Darbucka isimli Arabik bara gidilip bol bol gobek atildi.



Bir onceki gun kontrole gittigimde doktorumun iyiye gittigimi soylemesi ve artik kolluk takmak zorunda olmamak isime geldi :) Topuklu cizmelerime ragmen hic oturmadim.

Ama gecenin yildizlari Ilke ve Xavier'di :) Ilke pullu gumus bir kemerle gelip sikir sikir oynadi butun gece. Aman Allahim Xavier'i gorenler inanamadi, ozellikle bizim Turk arkadaslar. Valla ben ogretmedim, benden once de bu kadar oynakti bu adam :)



Ertesi gun de nehir kenarinda Oxford ve Cambridge universitelerinin kano yarisini izlemek uzere toplandik. Yaris sadece 10 dakikaydi ama biz yer kapabilmek icin 3 saatlik bir piknik yapmak zorundaydik :)
Yukaridakiler Celine ve Almanya'dan onu ziyarete gelen sevgilisi Gerard. Alamanya'dan bir baska misafirmiz daha vardi ki, Nermin'i burda, Londra'da gormek cok guzeldi.



Yaristan sonra Xavier'in evinde barbeku partisi vardi. Off, etler harikaydi :) Biz yemeklerle eglenirken ascimiz balkondaydi...





Naughty chief!



Biraz yaramazdir kendisi ama elinden is gelir. Hic sikayet etmez, babekuyle ilgilenir.


Aa, bu arada markette buldugum bir Turk marka mangallik sucuk, gunun en harika ovgulerini aldi :)

Easter pazartesisini de Kensington Gardens'da gecirdik. Tembel, keyifli bir gundu. Kugulari, kazlari seyrettik. Bu yandaki fotografta tam "Yaaa! Xavier su kuguya bir sey soyle, benimle ilgilenmiyooooo!" modundayim :)


Thursday, April 05, 2007

mira nair'in yeni filmi...


Muson Dugunu'nun yonetmeni Mira Nair'in son filmini izledim dun aksam. Yonetmenin hep isteyip de izleyemedigim bir diger filmi, Kama Sutra. Sanirim bir kadinin yonetmenin bu isimde bir film cekmis olmasi en cok ilgimi ceken. Ama biliyorum ki erotizm yerine asktan bahsediyor o film...
Muson Dugunu, renkleriyle, gelenekleriyle, muzikleri ve kurgusuyla insana pozitif duygular asilarken sevdigim bir seyi daha yapiyordu: bilmediginiz bir "oteki" yer ve yasamlar hakkinda ipuclari veriyordu. Tipki The Namesake gibi...
Filmin tuhaf gorunen ismi cok net bir sekilde anlasiliyor hikaye icinde. Ondan sonra zekice geliyor zaten... Ilk yarim saatte kurgunun fazla duz olmasi, hikayenin cizgisel ilerlemesi ve yeni dogan bebegin hic de yeni dogmus gibi gorunmemesi biraz beni dusundurmus olsa da hikaye ilerledikce cok sevdim filmi, icine girdigimi hissettim.
Amerika'nin yalnizliginda, bir yeni evli Hintli cift. Cocuklarla birlikte hayatlarin da buyumesi... Degerler ve ayak uydurulan modernite. Bu tip hikayeleri cok goruyoruz ya da okuyoruz ama film bize gelenekci olmanin kurtulus oldugunu gostermiyor. Daha elestirel bir tavirla her zaman inanilan ve savunulan degerleri zaman gectikce curutuyor. Yapilan geleneksel evliligin mutsuzlugu, ailenin damadinin bir beyaz Amerikali olmasi gibi... Bu acidan cok gercekci.
Yine dugunler var, yine rengarenk film. Ama bu sefer cenazeler de var. Beni birkac kez aglatan yogun duygularla birlikte.
Genc adamin kafasini kazittigi sahne mesela. Detay anlatmiyorum seyir keyfinizi oldurmemek icin :) Ama derinden etkilendigim bir baska sahne, yikilmis halde bahceye cikan kadinin yalniz cigligi, calacak bir kapinin olmayisi...
Omzum ilk kirildiginda hissettigim yalnizlik onun gibi bir sey miydi? Ben o kadar caresiz olmadim sanirim, sansliyim. Zaten acim ve kaybim da kadininkinin yaninda
cok onemli kalmiyor. Ama bir de yalniz-yabanci-kimsesiz olma hali var.
Insanin icini burkuyor. Sahi Amerika cidden boyle bir yer mi?..