Friday, November 26, 2010

Prensesin Uykusu


Dün akşam izledim.


Bekliyordum, filmin umut dolu olduğunu, salondan güzel duygularla çıkacağımı biliyordum. Neyse ki okuduğum yazılarda öyküyle ilgili çok bir detay yoktu. Bu yüzden burada da hikayeden bahsedecek değilim.


Aklıma takılan onca detay var ki... Yönetmenin gözümüze sokmadan gösterdiği şehir-uydu kent uzaklığı mesela. Saniyelerle kısıtlı bir zamanda bir otobüs dolusu insanın mutsuzluğuna şahit olmak, çok incelikli bir anlatım gerektirir. Sevgili Çağan bunu fazlasıyla başarmış.


Bu kadar fantastik ögenin bir arada kullanıldığı bir filmin asla abartıya kaçmaması gerçekten takdire şayan...


Oyuncuların hepsi birbirinden harika... Ama oyuncuların reel kimliklerini bir yana bırakalım, hikayedeki her karakter ayrı bir dünya. Tüm bu karakterler için sayfalarca yazı yazılabilir. Benim yazımın amacı bu değil elbette (onu üniversitelerinde tez yazmakla sorumlu öğrencilere bırakalım). Yine de Genco Erkal ismini telaffuz etmemek olmaz. Genco Erkal'ın, evinde ilk gördüğümüz sahnedeki oyunu bana Babam ve Oğlum'daki Çetin Tekindor'un unutulmaz sahnesini anımsattı. Çağan Irmak bu oyunculara hayatlarının rollerini (sinemadaki) biçerek önemli bir saygı duruşunda bulunuyor. "Bakın ey gençlik, siz bu tiyatrocuları sadece dizilerden tanırsınız ama ben sizinle paylaşmaktan çekinmiyorum: Tanrının bu insanları yaratma misyonuna şahitlik edeceksiniz!" diyor bizlere...


Bir başka saygı duruşu da eski rejisörün fotoğrafında gösterdiği, yıllar sonra iyi bir yönetmen olduğunu söylediği asistanının Zeki Demirkubuz olması. O sahneyi Tarantino çekseydi muhtemelen kendi resmini koyardı. Ama Çağan Irmak burda da olgun yönetmenlere yakışır bir jest yapıyor. Ki ben Demirkubuz sinemasının en çok 90'lı yıllarını severim (bkz. Masumiyet), yine de Çağan'ı alkışlıyorum...


Benim asıl aklımı başımdan alan Çağan Irmak'ın yazarlığı. Aynı okuldan mezunuz Irmak'la, bununla gurur duymamak ya da kendimi eksik hissetmemek mümkün değil :) Oyuncu yönetimini, görsel zenginliğini, filmin animasyon sahnelerinin nasıl harikulade planlandığını bir kenara bırakalım. Çağan ayakları yere basan, akıllı, yetenekli bir senarist olarak karşımıza çıkıyor. Kaderle ilgili diyalogları, Aziz'in ağzından çok doğal bir şekilde akıp giden beylik lafları yakalamaya çalıştım ama hafızama kazımak mümkün olmadı. Bu yüzden filmin DVD'sini almak farz oldu. Keşke filmin senaryosu kitap olarak basılsa, uzun uzun okusam diyorum. Çağan her ne kadar yönetmen olsa ve derdini görüntüyle anlatsa da ben okumak istiyorum filmi... Ve filmin edebi lezzeti için Çağan Irmak'ı kutluyorum.


Evet, artık karşımızda Almadovar'a benzer bir Türk yönetmen var. Hoş Almadovar'ın gençlik filmleri çok bilinmez ve Annem Hakkında Her Şey'le başlayan olgunluk filmleri tanınır (benimse en sevdiğim Almadovar filmlerinden biri Kika'dır :) ). Oysa Çağan Irmak çok da engebelere dalmadan kendi yolunu çizmiş ve sinemasını oluşturmuş bir yönetmen olarak rüştünü çoktan ispatladı.


Dün akşam düşündüm. İyi ki Çağan Irmak ve Ferzan Özpetek var. En az Almadovar kadar heyecan verici iki hikaye anlatıcısı...


İster istemez bu filmi Necla'yla ve Xavier'le izlemenin hayalini kurdum... Ancak İngilizce altyazılı DVD'si çıkınca sevgilimle izleyebileceğiz. Beklemeye değer!

Thursday, November 25, 2010

nerelerdeydim?

Sevgili Günlük,

Yine tembelleştim, yine ihmal ettim seni. Koca yıl geçti.

Çok zamansızdım, çok yorgundum. Şimdi biraz yavaşladı hayat. Ama artık sürekli yazma isteği yok içimde, bugünlerde... Memleketin hali aynı, endişeler aynı, yazacak yeni ne var değil mi...

Yine de söz sana! Kendimi de bu online günce tutma fırsatını veren seni de ihmal etmeyeceğim. Hala filmler izliyorum, hala yeni yerler görüp yeni yemekler deniyorum. İşte bunları paylaşacağım seninle. Yine eski günlerdeki gibi olacağız. Keşfettiklerimi birlikte not alacağız...

Hadi başlayalım!

Bu pazar günü İstanbul'a Sadakat gezisine katılıp Fener ve Balat'ı gezeceğim. Fotoğrafları çekip burda sana da gösteririm hem. Sonra ne çok çocukluk anım var oralarda... Eminim iştahla dinleyeceksin beni!

Bir de bu akşam sinemaya gidiyorum, Prensesin Uykusu'nu izleyeceğim. Eminim ondan da bahsetmeli sana.

Şimdilik kal sağlıcakla. Bekle, az bekle...