Tuesday, April 30, 2013

DOUM deneyimi...

Mart ayinin sonunda, DOUM merkezinde 2 tam gunluk bir dogum kursuna katildik. Gunler yaklastikca tuhaf hissediyordum, internette ve okudugum kitaplarda bunca bilgi varken, 2 gunluk bir kursta ne ogrenecektik ki... Yanilmisim. Cok yanilmisim!

Kursu veren Julia Steils yillardir Turkiye'de yasayan bir Amerikali. Julia'nin tutumu ve durusu insana guven veriyor ve bakislarindan sicacik bir anlayis yayiliyor. Asla dogum veya bebek hakkinda su soyledir, bu boyledir gibi kesin bilgiler vermiyor size, siz bu tarz seyler duymak isteseniz bile... Ogrendiklerimin ne kadarini burada paylasabilirim bilemiyorum ama deneyecegim...

Oncelikle kursta bizimle birlikte 2 cift daha vardi, toplam 6 kisiydik. Hepimiz birbirimizden cok farkliydik, yasam tarzlarimiz da bir o kadar... Ama endiseler, korkular, hisler o kadar benzerdi ki... Bu, yani yasadiginiz sureci yasayan baska insanlarla olan paylasim bile basli basina bir deneyim. Kursun icerigi bizlerin sorularina, sorunlarina ve beklentilerine gore sekillendi. 

Baslangic biraz felsefiydi. Doguma yonelik en buyuk endiselerimiz uzerine konustuk. Malum, ya su ya da bu sebeple sezaryen olursa, epidural almali mi, ya saglik gorevlileri son anda dogumu planlamadigimiz bir sekilde yonlendirirse, (beyler icin) ya ustlerine dusen gorevi yerine getiremezlerse, bize yeterince destek olamazlarsa, vs... vs... Julia sorularimizi ve sorunlarimizi dinledi. Sakince dinledi. Bize aradigimiz cevaplari vermedi (en azindan en basta ve direkt olarak cevaplamadi). Ama cok daha degerli bir yola soktu bizi, 'an geldiginde, dogum istedigin gibi gitmezse, kendini nasil affedeceksin' sorusunu tartistik. Bu aslinda sadece dogum degil hayatin her karar noktasinda ya da onemli olayinda defalarca karsilastigimiz durum. Julia Ingilizce sohbetimizde 'affetmek' sozcugunu kullansa da ben bunun yerine pismanligi koyuyorum. Kararlarimizdan oturu pisman olmamak icin simdi, su anda ne yapmali?.. Asil soru buydu ve dedigim gibi bu soruyu hayatin her asamasina uyarlamak mumkun. Cunku keskeler hep orda duruyor, en kucuk hayalkirikliklarinda tutup cekiyoruz kendimize, icimizde dugumlenip kaliyor bir seyler. Sonra o bosluk duygusu... Sahi neden icimizde hep bir yerlerde kucucuk, dolmayan catlaklar var? Dogumda istedigimiz performansi gosterememek sonra sebep olarak yapmadigimiz egzersizleri, okumadigimiz kitaplari, dinlemedigimiz hikayeleri bulmak, hep keske'lere saplanmak. Peki bununla bitecek mi? Elbette mukemmel bir anne olmadigimizi fark edince yine gelecek pismanlik. Sutum yetmezse... Bebegim saglikli degilse... Koca cocuk oldu dedigimde disiplinden yoksunsa... Yine keske'ler ve yapmadigimiz onca sey devreye girecek. Peki hic dolmayan bu bosluk her seferinde kendini hissettirirken ben nasil ebeveyn olmanin keyfini yasayacagim? Iste benim ulastigim ilk cevap bu oldu: Onumde 10 hafta var. Bu surede kendimi fiziksel ve ruhsal olarak en iyi sekilde hazirlarsam ve elimden geleni yaparsam sonrasinda gerceklesecek tum aksilikleri yasamin bir parcasi olarak karsilamaya ve kabullenmeye hazir olabilirim. DOUM kursunun sonraki asamalarinda ogrendiklerimle daha da inandim ki bedenim, bebek ve doga tum bilgiye ve birikime sahip. Dogal dogum aslinda o kadar normal ki, her sey bebegin saglikli bir sekilde dunyaya gelmesi icin programlanmis zaten. Bu durumda bana dusen hazirlanmak, inanmak ve kendimi birakmak. Benim buldugum ilk yanit bu- isler istedigim gibi gitmese bile pisman olmamanin (ya da Julia'nin ifadesiyle kendimi affetmenin) anahtari bu...

Bundan sonra en onemli konu fiziksel hazirlik. Bizim DOUM'da aldigimizdan cok daha kapsamli kurslari Avrupa ve Amerika'daki ciftler hastane hizmeti olarak ucretsiz aliyor. Bizde ise luks ve acikcasi biraz 'sosyete' gibi algilaniyor bu. Normal dogum tekniklerine, arastirmalarina, aci azaltma yontemlerine hicbir yatirim yapilmadan sezaryen oranini azaltmaya calismak bana artik cilginca geliyor! Fransa'da, Londra'da, Amerika'da dogum yapan arkadaslarim bu kurslarla hazirlandilar. Oysa biz Turkiye'de ne yapiyoruz? Cocuklugumuzdan itibaren komsu teyzelerin, bir tanidigimizin gorumcesinin, falancanin kardesinin hikayelerini topluyoruz bilincaltimizda. Genelde olumsuz hikayeler, zor dogumlar, bilimsellikten uzak inanislar... Sonuc su: Dunya Saglik Orgutu sezaryenin en buyuk sebebi olan 'catinin darligi' icin evet olabilir ama ortalama oran %5 civarinda diyor. Ulkemizde ise catisi dar diye sezaryenle dogum yapan kadinlarin orani %40 civari! Bu iste bir yanlislik var sanki...

Julia'dan ogrendigimiz tekniklere gelince... 

-Dogum sancilari siklastiginda uzanirsaniz rahimin acilmasi anatomik olarak cok mumkun degil. Ayakta durmak, esinizin boynuna tutunup asilmak, yurumek, kollari duvarda kenetlemek gibi dikey pozisyonlar yer cekiminin etkisiyle bebegin asagi hareketine ve acilmaya yardim ediyor.   

-Rahmin acilmasina yardimci olacak duruslardan biri de pilates topu uzerinde oturarak oryantal dans yaparcasina belden asagisini kivirtmak. Dogum anini bilemem ama simdiden, hamilelikte bile omurgayi cok cok rahatlatan bir pozisyon bu! (oryantal dansin Kuzey Afrikali kadinlarin dogum rituellerinden ciktigini biliyor muyduk?!) 

-Sancilar basladiginda erkeklere dusen gorevler var, kadini fiziksel ve duygusal olarak desteklemek gibi... Ozellikle bel bolgesine yapilacak masaj ve baski, sancilarla basa cikmaya yardimci olabilir. Bunun icin bir sandalyeye tutunarak dizlerin ustune kapanmak, el ve dizler ustunde durmak gibi pozisyonlari denedik ve Xavier'in bana nasil masajlar yapabilecegini ogrendik.

-Sancilar henuz cok siklasmamisken, 20-30 dakikada bir geldiginde bol su icmeli ve caniniz istedikce ufak atistirmaliklar yemelisiniz. Cikolata, kuru meyve, kuru yemis gibi yiyecekler iyi birer enerji kaynagi. Bu enerji cok onemli cunku ortalama bir dogum surecinde 80km yol yurumus kadar enerji harciyormusuz!!

-Ayni surecte, sancilar henuz cok siklasmamisken tuvalete gitmek, her yarim saatte bir idrarinizi yapmak cok onemli cunku bebegin basinin altinda duran idrar keseniz azicik bile dolu olsa bebegin asagi dogru hareketini onleyebilir ve dogumu yavaslatabilir!

-Hormonlar... Dogum sirasinda salgilanan hormonlar o kadar muhtesem bir uyum icinde ki, rahim agzinin acilmasini saglayan hormon ayni zamanda sut uretimini tetikliyor. Dogumun gercek zamanindan once yapilan sezaryen maalesef bu sahane hormonlarin faydalarini engelliyor...

-Bebek de ne yapacagini biliyor! Bebegin basinin pelvisten bir harekette gecmesi cok mumkun degil. Ama bebek dogum kanalina girdiginde biraz ilerledikten sonra azicik donuyor, bu aci sayesinde artik kafatasi annenin cati diye bilinen pelvis kemiginden gecebiliyor. Ayrica bebegin iri olmasi normal dogum icin engel olarak gorulse de onemli olan kafa yapisi...

-Aci surekli katlanarak cogalmak zorunda degil. Genel olarak cok siddetli sancilarin hissedildigi zamanlar 4cm, 7cm ve dogum aniymis. Yani rahim 4 veya 7cm acildiginda 'artik bundan sonrasina dayanamam, epidural sart' diye bir yanilgiya dusmemeli. 7cm'den aktif doguma kadar aci muhtemelen biraz daha azalacak...

-Epidural? Dogumun cok uzadigi zamanlarda epidural iyi bir yatistirici olabilir, boylece kadin arada uyuyup biraz dinlenip dogum icin gerekli enerjiyi toplama sansi yakalar. Epiduralin sut uretimini geciktirdigi gibi kanilar olsa da cok kanitlanmis degil. Ancak agri kesici bir kimyasal olan epiduralin bebegin karacigerine gectigi, onun kucucuk vucudunda 6 haftaya kadar kaldigi ve sonra atildigi kanitlanmis. Ben cok gerekmedikce bunu goze almak istemiyorum...

-Nefese odaklanmak... Bir avuc buzla deney yaptik. Elinize aldiginiz buzu 1 dakika boyunca (bu, hastaneye gitmemiz gereken zamandaki sancilarin suresine tekabul ediyor) sabit tuttugunuzda eliniz once uyusuyor sonra caniniz yaniyor. Ardindan buzu birakip biraz nefes calismasi yaptik ki ben yogadan aliskin oldugum icin nefesime odaklanmam hic zor olmadi. Bir sure sonra tekrar elimize bir avuc buz alip bu sefer deminki gibi nefesimize odaklandik. Sonuc sasirticiydi- sure ayni oldugu halde buz elimizi o kadar da acitmadi ve o 1 dakika daha kisa geldi! Nefese ya da baska bir konuya (ayrica labirent cizimlerle ilgili calismalar var) konsantre olmak gercekten ise yarayacak...

-Kendi rahatlama yontemini bul! Bazi kadinlar sukunet icinde meditasyon yaparak sancilarla basa cikarken kimisi eller ve dizler ustunde yere kapanip bedenini hareket ettirerek hatta cigliklar atarak rahatlayabilir. Cevresindekiler, bazen saglik gorevlileri bile bunu son nokta olarak dusunmemeliler. Burda erkege rol dusuyor, esini rahatlatmaya calismali ve ayrica disardan aciyarak bakan gozlere karsi guclu durmali. Kadin kivraniyor gibi gorunse de bu yontemle rahatliyor olabilir!

Bu bahsettiklerim ilk gun uzerinde durdugumuz konulardi. Daha fazlasi aklima gelirse yeniden paylasirim. Ikinci gun ise bebek bakimi ve dogum sonrasi egzersizler gibi konulara yogunlastik... Bir de yakin zamanda www.dogaldogum.com'da birkac makale okudum. Normal dogumun ne kadar mucizevi, bir o kadar da 'normal' oldugunu bir kez daha kesfetmek isteyenlere haber olunur...  

Saturday, April 13, 2013

Uc kisilik ruya, Kapadokya...

Magara oteldeki odamiz - yuzyillar once buyuk bir evin mutfagiymis. Yerdeki camla kapli bosluk daha sonra gorecegimiz tarihi magara-evlerin hepsindeki gibi 'firin' olarak kullanilmis. Comleklerdeki yiyecekler bu tas oyukta pisirilirmis... 

Listemizin hep basindaydi Kapadokya, bir turlu uygun zaman/tatil olmuyordu. Nihayet ruya gerceklesti. Cok iyi geldi...

Goreme Acik Hava Muzesi

32. yasima Kapadokya'da girdim. Hamileligimden dolayi ordan oraya kosturmak istemedik ve geziyi 4 tam gune yaydik. Ucakla gidip, araba kiralayip bolgenin altini ustune getirdik. Goreme muhtesemdi, Pasabagi vadisine bayildik, Uchisar Kalesi, Ihlara Vadisi, Avanos, Cavusin kilisesi ve koyu, Kaymakli yeralti sehri...

Pasabagi

Ama mesela Zelve'yi, Selime'yi, Soganli'yi, Mustafapasa koyunu gormeseydik cok sey kacirirmisiz. Ben Nevsehir ve Aksaray cevresindeki dogaya, koylere ve eski tas evlere hayran kaldim. Agaclar daha yeni cicekleniyordu, orda zaman Istanbul'daki mevsimin cok az gerisindeydi. Yine de bu kadar yesil, sakin ve huzurlu bir Icanadolu beklemiyordum. 4 gun boyunca klakson sesi duymadigi icin Xavier cok saskindi! Cok iyi bir oksijen kuru oldu ayni zamanda... Daha once de Turkiye'de farkli kentler, kasabalar gezmistik ama hic bu kadar Istanbul'dan uzaklastigimizi hissetmemistik. Iyi geldi!

Zelve Acik Hava Muzesi

Benim icin Kapadokya bundan sonra daha da ozel olacak. Cunku bebekle ilk tatilimizdi... Ihlara Vadisi'nde sarkilar soyledik ona, 'ucumuz' dedik bir kac kere, bu sozcugun gizemine kapildik... Ustelik iyi bir cocuk olacagina simdiden inandim, bana hic zorluk cikarmadi oralarda. Yakinlarimin beni uyardigi, hamilelikten oturu yapamazsin dedigi her seyi yaptim. Zira ziyaret ettigimiz her yer yuzlerce basamak inip cikmak, yokuslara tirmanmak demekti... Ve benim enerjim hamileligin 27. haftasinda cok iyiydi! Mukaddes'e soz verdigim gibi cengaverlige kalkismadan kendimi dinleyerek, zorlamadan hareket ettim :) Sunu anladim, akil gercekten de bedenin sinirlarinin farkinda ve beden de aklin gucunden besleniyor. Biliyoruz ki, hamilelik her kadinin cok farkli yasadigi bir surec. Genelgecer yargilar onu yapamazsin, bu olmaz, dese de onemli olan vucudun ne soyledigi. Ben Kapadokya'da gucumun fakrina vardim. Bunu sadece kilometrelerce yol yurumek adina soylemiyorum; durumu biraz daha icsellestirdim. Bedenimin hazirlandigi su sureci, dogumu, onyargilarimi, endiselerimi bir kenara koyup inandim. Ben bunu yapacagim. Hem de "Allah bir avazda kurtarsin." dileklerindeki urkutucu haliyle degil, hayatin muhtesem bir deneyimi olarak tadini cikarmaya calisacagim... Cunku doga da bebek de bedenim de mukemmel bir uyum icinde hareket edip gelecek her yeni gunun ve haftanin hazirligini yapiyor. Bana dusense inanmak, su an fiziksel ve bilissel olarak elimden gelen tum hazirligi yapmak ve zamani gelince kendimi birakmak...

Kaymakli Yeralti Sehri - iki kattan ilkini inip gecemezsin dedikleri 2 tunelden gectim. Ucuncu tuneli gecmeyi goze almadim ve geri dondum ama o 10 metrelik tuneli de gecseymisim cikisa ulasiyormusum :(

Elbette bu hislerimde mart ayi sonunda gittigimiz DOUM kursunu veren sevgili Julia Steils'in de buyuk rolu var... Uzun yillardir Turkiye'de yasayan ve buradaki hastane-doktor-saglik sistemini cok iyi bilen Amerikali Julia ile gecen harika iki gunun ardindan Kapadokya'ya gitmek ve ogrendiklerimi orada dusunmek cok faydali oldu. DOUM kursu bambaska bir yazi konusu. Bir dahaki sefere...

Ihlara Vadisi

Neyse, Kapadokya'nin kronolojik onemi 32. yasgunumu kutlamakti. Bu yil, ne bir yil daha yaslaniyor olmaya ne aldigim kilolara takildim. Hesaplasma yerine onumuzdeki aylarin heyecani vardi! Ah bir de Avanos'ta yedigim o manti... Goreme'de dogum gunum icin gittigimiz restoranin testi kebabi... Bebek birkac gun meyve ve sebzeden uzak kaldi ama eminim o lezzetlerle de cok mutlu oldu :)

Ihlara uzerinde Belisirma'da ogle yemegi

Yalniz ben kiliselere, vadilere inip cikarken hareketini cok hissetmedigim bebek, Istanbul'a donusumuzun ilk gununde fena intikam aldi! :) Simdiye kadar hic o gunku kadar hareket hissetmedim karnimda. O gun resmen icerde partiler verdi, dans etti, costu. Karnim butun gun hic durmadi... Demek birimizin ritmi yavaslayinca digeri sahne alacak, bundan sonra bizim duzenimiz budur. Peki bebek, uyku saatlerimize de sen karar vermeye basladin zaten. Oyle olsun!

Selime


Wednesday, April 03, 2013

Tohumdan fidana...

Yazacak cok sey birikti. Yorgunluk, kosturmaca, hafta sonlari hep bir telas... Simdi tam Kapadokya oncesi yazmaliyim biriken notlarimi. Ve gecen hafta gittigimiz, cok onemli bir deneyim olan 'Doum' kursundan da donuste bahsedecegim...


Takvim: 27. hafta

21. haftada cok tatli, cok acayip bir sey oldu: ilk tekme. Haftalardir bekledigim bu his hayatima inanilmaz bir keyif getirdi. Yumusak, cok kibar bir kendini hissettirme cabasiydi tekmeler. Bebegimin ne kadar nazik olduguna sastim, hic korkutmadi beni. En guzeli de o ilk gunden bu yana, ozellikle ustumde duz renk bir giysi varsa karnimda tekmelerin hareketini izleyebiliyorum. Bazen isi gucu birakiyorum, gozum karnimda. Cok eglenceli... Aslinda saatlerce bu dansi seyredebilirim. Tekmeyi ilk hissettigim gun, hamileligimin en mutlu gunuydu ama eve geldigimde kocamin bu sevinci benimle paylasmadigini anladim. Sasirdim. Kiskaniyordu!! Kendi hissedemedigi icin dislanmis gibiydi ve bu hali cok komikti... O zamandan beri iste nihayet havaya girdim. Evet ben hamileyim!

Ve son 2-3 haftadir Xavier de elini karnima koyup bebegini hissedebiliyor. Artik o da havaya girdi...

Bir detay: birkac hafta once nerdeyse bir gun boyunca karnimda hareket hissetmedim. Butun gun aklim karnimdaydi ve calisamiyordum. Sonunda internetten bir klasik muzik radyosu acip kulakligi karnima dayadim. Sefiller muzikalinin soundtrack'i caliyordu, cok sevdigim bir sarki, kulakligi karnima dayadim. Pit- bir tekme. Ne kadar rahatladigimi ve mutlu oldugumu anlatamam.

'Babymoon' dedikleri...

Iste 2. trimester vucudun hamilelige alismasi, bulanti gibi zorluklarin hafiflemesi, enerjinin geri gelmesiyle hamileligin balayina benzetiliyor ya... Gercekten de sosyal hayatin icine dalmak, delirmek, her seyi yapmak istiyorsunuz. Arkadaslarla bulusalim, disarda vakit gecirelim, onu da yapalim, bunu da... Sanirim bunun biyolojiden cok psikolojik nedeni ustunde durmali. Oyle ya, hamileligi idrak etmek 'Eyvah, butun bunlari bir sure yapamayacagim!' telasini da beraberinde getiriyor. Dolayisiyla mart ayinin basinda, hafta ici arka arkaya 3 aksami film galasi, klasik muzik konseri ve yoga ile gecirince... Yamuldum! Biraz da yasli oldugu halde kendini genc yaslarinda zanneden, icinde bulunduklari yasli vucuda bir turlu alisamayan, surekli kosturan yasli insanlarinki gibi bir durum. Son birkac gune kadar kendimi otobuse ve metroya kostururken yakaliyordum. Istem disi aliskanlik iste. Ama simdi, sadece birkac gundur ben yine kosturmaya meyilli olsam da ritmimin biraz yavasladigini hissediyor, sasiriyorum... Balayinin sonu mu geliyor, ne?



Otobus demisken...

Bir-bir bucuk ay onceydi... Xavier'le otobusteyiz. Ilerdeki kadina yer vermek ister misin, hamile galiba, dedim. Ama kadin hamile ile sisman arasi, bir turlu anlayamiyoruz. Dur dedim ben kadinla goz kontagi kurar sorarim. Nesli sacmalama, ya kadin sismansa, bozulabilir... dedi. O zaman anladim, evet aslinda karsinizdakini uzebilecek bir durum 'Hamile misiniz?' diye sormak. Ya degilse, ya kilolarini sorun yapiyorsa, ya dogumdan yeni ciktiysa ve eski vucuduna donmek icin can atiyorsa... O zaman dedim ki, soyle bir kokart olsa hamile kadinlar icin, 'Hamileyim, yer vermek ister misiniz?' yazsa ustunde. Bu fikri cok sevdim! Ozellikle kis aylarinda benim gibi montun altinda belli olmuyorsa karniniz... Ya da oyle ya, ilk 3 ay dusuk riski yuksek ve vucutta neredeyse hicbir gorunur belirti yok. Nihayetinde benim otobuste oturma istegim konforum icin degil, bebegin guvenligi icin.

Sonra ben tam bu kokart isini dusunmusken Babycentre'da okudum, Londra'da zaten boyle bir uygulama varmis! Hamile kadinlar bu kokarti ediniyormus ve metroda yasli/hamile/engelli icin ayrilan koltuklarin onune gittiginde insanlar yer vermekle mesulmus. E bizim de otobuslerde bu koltuklardan var. Kimin umurunda? Iste boyle bir kural olunca hamileler de insanlarin gozune yalvarircasina bakmak zorunda kalmiyor. Bayildim bu uygulamaya ve hemen Facebook'ta paylastim. Bizde neden olmasin, harika degil mi? diye dusundum... Arkadaslarimdan gelen yanitlarsa olumsuzdu. Burasi Turkiye, burda insanlar gormezden gelir, hayatta yer vermezler, hatta kadinlar da bunu suistimal edip hamile olmasa bile o kokarti takar... diye.

Iste biz buyuz hanimlar! Iste biz boyle dusundugumuz icin bizden bir nane olmaz! Uzgunum ama kizdim hepinize... Inancsiz oldugumuz ve hicbir hak icin mucadele etmedigimiz icin bugun buradayiz... Birgun bir kadin dernegi bir sosyal kampanya yapacak, bir reklam ajansi bunu sosyal sorumluluk projesi kapsaminda tasarlayip duyuracak ve hamile kokartlari uygulamaya gececek. Bu anlayis insanlarin zihnine kazinacak. Nesli demisti, dersiniz. Ama bizim jenarasyondan bir cacik cikmaz!!

He Londra'daki Selin mesela, benden birkac hafta geride hamileligi. O kokarti edinmis, metroda insanlar kokarti gordugu anda telasla kalkip, abartili bir kibarlikla yer veriyorlarmis. Londra'daki kadinlar bunu suistimal edemezler mi? Ingilizler salakliklarindan mi boyle bir seyi goze almis yoksa duyarlilik mi agir basmis?..

NOT: bu kokart meselesi haftalar once gundemdeydi. birkac haftadir, ozellikle hava guzelse ve kabanimin onu aciksa hamile oldugumu fark edip bana da yer veriyorlar. bazen de once uzun bir goz kontagi, karnima dogru soru isareti dolu bakislar, acaba'lar... sonra yer vermece. boyle durumlarda karsimdakine gulumseyerek tesekkur ediyor ve 'Evet dogru anladiniz, hamileyim.' diyorum. biraz sagduyu ve gulumseme insanlara gercekten iyi geliyor...

Unutkanlik ciddi dert... olabilirdi.

Her seyi deli gibi not aldigim icin unutkanlik henuz benim kalemi ele geciremedi :)



Bebegin ilk cicileri...

2 hafta once Bruksel'deydi Xavier. Biraz alisveris, biraz yegenlerinden bizimkine miras kalanlari topladi. Ayyi nasil guzel oyuncaklar var, nasil tatli ayakkabilar... Bunlar valizlerden cikinca tatli bir heyecan basladi ikimizde de. Cevremizden gelen ikinci el urunlere acigiz cunku bu sekilde hem pazarlama oyunlarindan ekonomik olarak yirtiyoruz hem de dogayi koruyabilecegimizi biliyoruz. Yeni uretilmis her sey, karbon ayak izimizi yukseltmek demek. Zaten bir suru sey almak zorundayiz, kucucuk bir bebege daha fazla sorumluluk yuklemek istemiyorum...


Xavier'in aldigi cocuk kitaplari ve ninni albumleri bir baska guzel. Fransizca ogrenmem sart!!




Beatrix Potter kitaplarina hayranligimi bilen kocam Peter Rabbit almis! Bayildim...

 Gecen hafta sonu da Rahsan teyzesi bebegin yatagini aldi, misil misil uyusun diye. Boylece geceleri bizi uyandirmadan buyuyecekmis bebek. Aminnn :)