Tuesday, August 19, 2008

a little surprise for My Husband



It's been one month today since I started saying "I'm married." or calling Xavier "my husband".

I was not a woman dreaming of a marriage for a lifetime or all those well-known stories about a wedding. But you my love, only you made my life. I'm just thankful to be loved so beautifully.

It's so nice to love you, Xavier, that I'm just being myself. It's the first time someone understands my feelings so deeply. You always support me as I am and share everything with me -that's what I most like in our relationship.

Do you remember that day, a couple of weeks before our wedding, that we missed the flight to Paris because of me. Yes, I'm announcing it right here! :) I had never felt so stupid in front of you. You were pretty right to be angry with me and could say anything. But what you did was just understanding me in that peticular moment. Because I was very upset and you felt it on the phone. As I was about to cry in the train, you texted me saying you loved me. Of course I didn't expect this. You were sweet and made me smile. It was a little moment that I'll never forget. You touched my heart. I realized that day it was something I had given up looking for. It was you, only you in my life who made me feel loved even in a horrible moment... And that was the story I told my mum and my sister in our wedding about how I loved you.

Yes I love you my Xavier, because you never promised miracles. We never wanted a blown up dream to share about a future. That was the life as simple as it is. This is only a journey and we are passengers. Now I am really happy that you are sitting next to me, we are passing by roads, valleys, days and nights... Together. We are walking, driving, flying together... and together...

You are my love, my home, my family and my husband now. The life journey is getting more and more colourful every day with you. We are passengers. We are together. Love me... Stay with me...


Nesli Ceux

Friday, August 15, 2008

kime demokrasi?..

Az once Istanbul semalarindayken simdi minubuse atmisim kendimi, annemin kollarina kavusmak uzereyim. Iki bucuk yildir uzaktayim ama her 4-5 ayda birkac gunlugune de olsa gelebiliyorum Istanbul'a...

Bakiniyorum minubuste, yanimdaki kadinla birlikte 4 siyah carsafli kadin oturuyor ve 5 tane turbanli bayan var. Sadece ben ve arkada oturan genc kadin; ikimiziz basi acik. Yuzume vuran sicagi unutup dusunuyorum, eger bu gercekci bir orneklem grubu olsaydi, Turkiye'den bir kesit... Sacmalama Nesli, diyorum kendi kendime, bir minubusle bilimsel bir yargiya varamazsin. Az sonra minubus duruyor bir genc kadin daha biniyor, siki sikiya turbanini baglamis ve yuksek sesle bir "Bismillah!.." diyerek adimini atiyor iceri. Neden, diyorum kendi kendime, neden insanlar inanclarini reklam etme geregi duyuyor?.. 'Sicaga' dayanamiyor ve minubusten erken inip eve yuruyorum...

KILIK KIYAFET OZGURLUGU
Simdi Turkiye'de turban kamusal alanda ve ozellikle universitelerde kabul edilse, kiyafet ozgurlugu ilan edilecekmis gibi... Ama zaten basi aciklar icin de boyle bir ozgurluk yok ki Turkiye'de. Israil dogumlu ama Kanada'da uzun yillar yasamis eski ev arkadasim Shai anlatmisti, Kanada'da insanlarin kiyafetlerini kisitlayan hicbir yasal uygulama yok. Yani sokakta bir genc kiz tisortunu cikartip sutyeniyle dolassa, polisin ya da herhangi bir otoritenin mudahale hakki yok. Bazi ulkeler bu kadar 'ozgur' olmakla birlikte bunu cogu Avrupa ulkesi ve Amerika'da yapamiyorsunuz.

Simdi Turkiye gercekligine dondugumuzde, boyle bir ozgurlugun olmadigini cok acik gorebiliriz. Kaldi ki universitelerde iccamasiriyla bir kizin derse kabul edilmeyecegini de biliriz (aslinda bu, turban eylemleri sirasinda harika bir karsit protesto fikri olabilirdi!!). O zaman bu ucsuz bucaksiz ozgurluk istemi biraz daha ici bos gorunebilir belki...

KIME DEMOKRASI?
Son alti yildir en cok ismini duydugumuz kavram demokrasi. Peki kime demokrasi? Elbette inananlara, hem de onlar gibi inanip tam da onlarin istedigi stilde basini ortenlere ve cuma ogle vakti dukkanini kapatana demokrasi. Demokrasi ise asil derdimiz, nicin 'oteki'lerin adi gecmiyor? Escinseller ne olacak? Turkiye'de bugune kadar hangi ust duzey yonetici ya da siradan bir ofis calisani escinselligini ilan edebilmis? Engelliler, Turkiye'de yasayan gayrimuslimler ve yabancilar peki? Kac tane kadirimda tekerlikli sandalye gecisi var, kac tane otobus engelli vatandaslarin seyahat ozgurlugune yardimci oluyor?..

Bir devlet kurumunda gorevli olan dayim, yaz tatili icin kurulusun Antalya kampina gitmisti. Simdilerde her yer guvenlik onlemi adi altinda kameralarla gozetleniyormus. "Ozellikle restoranda bir suru kamera var ve calisanlar buraya tatile geliyor ama icki icemiyorlar korkularindan, kameralar var, mimlenecegiz diye. Olsun ben ictim, inadina her aksam raki ictim kameralara karsi!" diyor dayim...

Bir de gazeteciler ve karikaturistler var. Sanirim 85 yillik demokrasi tarihimizde son 6 yildir oldugu kadar tazminat odemedi gazeteci-yazarlar. Bu kadar demokrasiden bahseden bir hukumet, bir turlu ozgur dusunceyle barisamadi, karikaturun kendi dogasindan gelen karsit fikirleri sindiremedi. Her propagandada ozgurluk dendi, ama kimse 301. maddeye dokunmadi. Erdogan, ben yasadim 301 sacmaligini, artik insanlara ozgurluk ve demokrasiyi gosterelim, demedi. Secimler gecti, silah arkadaslari degisti, en cok da demokrasi adi zikredildi ama ozgur dusunce adina bir arpa boyu yol alinamadi...

Demokrasi, ne kadar cogulculuk, ne kadar insan hakki, ne kadar saygi, ne kadar empati ve ne kadar farkli karsit gorus iceriyor? Kavramin isminden once bunlari sorgulamak lazim...

Tuesday, August 12, 2008

Ozgurluk metro vagonunda

Gecenlerde okumustum, Zulfu Livaneli soyluyordu, kucuk bir cocugun buyudugunu nasil anne babasi fark etmez de baskalari anlarsa Turkiye'nin bugunku durumu da oyle. Icerdekiler degisimi goremiyor ama uzun yillardir Turkiye'de yasamamis vatandaslar farki anlayabilmektedir. Cok dogru bir saptama ve tam da benim hislerimin aciklamasi...

Londra'dan Turk gazetelerini okurken basinin epey bir acilip sacildigini goruyorum. Malum bir de yaz mevsimi, herkes Bodrum'da, Marmaris'te, incecik bikiniler ve atletik vucutlar bol bol gazetelerde. TV haberleri de cok farkli degil. Hep bir zevk-i safa... Peki evlerin ici, sokaklarin kaldirimlari nasil siradan vatandasin etrafinda? Sokaklarda mini etekli bir kadin gormek mesela...

Ben iste o Livaneli'nin tarif ettigi disaridaki insan olarak kendimde goruyorum degisimi. Istanbul'a onceki ziyaretlerimde diyordum ki "Onlarin istedigi gibi olmayacagim! Eger kendi kiyafetlerimi kisitlarsam, aman rahatsiz etmesinler diye giysilerimi secersem, onlar gibi olacagim. Toplum hep birlikte bir guzel kapanacak... Hayir!!" Ve buna ragmen, kendime ragmen, Istanbul'a son geldigimde (hem de havanin sicagina ragmen) son derece 'edepli' giyinmeye calistim, sirf sinirim bozulmasin diye. Sonuc? Erkeklerin bir kadinin boynunu, ensesini, en dogal yerlerini gormeye tahammulu yok. Tahammul de degil bu aslinda, buyuk bir doyumsuzluk. Gorebilecekleri her noktayi sonuna kadar degerlendirip iclerine cekmek, hazzina varmak istiyorlar. Cunku iste toplum kapaniyor, karariyor. Evlerindeki esleri disinda kimsenin sacini gormezse bu erkekler, baska saclar (ve daha neler neler) buyuk, ulasilmaz, bir o kadar da tatli zevklere donusmeyecek mi?..

Bu kadar degildi onceden... Genc kizlik yillarimi hatirliyorum, herkes daha bir kendi halinde ve ozgurdu... Ve bir de Londra'daki diger muslumanlar var. Endonezyali arkadasim Sufi ve Bangladesli Mohammed... Bu adamlarda da goruyorum ayni acligi, ulkelerinde -kapali- esleri var, eslerinin kendilerini sadece kocalarina saklamasindan/gostermesinden gururla bahsediyorlar, sadiklar da uzaktaki hanimlarina ama Londra'da gordukleri karsisinda aynen Turk erkeginin acligi ve goz doyurma takintisi var...

Istanbul artik erkeklerin yasam alani. Koca bir acik arazi, ucsuz bucaksiz. Bozkir gibi. Hani her ne yaparsaniz aninda gozetleneceksiniz. Kameralara gerek yok, erkek gozleri dogal olarak zoom yapabiliyor. Erkek erkege gayet rahatlar. Futbol, din, siyaset bir yere kadar idare eder. Peki ya bir kadin gecerse bu bozkirdan? Ya yere dusurdugu kagida uzanmak icin egilir de beli azicik acilirsa? Ya onu onunden goruyorsaniz ve tisortunun yakasi kazara yer cekimine yenik duserse?

Nedir aciklamaniz? "O da oyle giyinmesin kardesim!" Aynen tecavuzculerin savunmasi gibi, oyle giyindi, onu yapti, tahrik etti... Cunku kadin olarak sizin secme sansiniz yok, onlarin dusundugu gibi davranmak zorundasiniz ya da sonucu hak ediyorsunuz iste... Cunku onlar zavalli, erkek dedigin iradesizdir, dogasinda vardir, yapar. Nokta.

Londra'da en yogun saatlerde metroya ya da otobuse binen Turk kadinlari, ozgurlugun nasil bir sey oldugunu bilirler. Kimse size azicik dokumanin, degmenin hazzinin (!) farkinda degil burada. Bana gelince... Metroya frapan giyimli ya da dekolteli bir kadin binse mesela ben hemen etraftaki erkekleri gozlemeye basliyorum. Sonuc sifir. Neredeyse kimse basini cevirip bakmadi bile kadina... Aa, su genc kiz cantasini dusurdu de egildi yere, beli acildi. Ne yani erkekler bakip da bundan zevk mi alacak, amaan Nesli kimin umurunda?!.

Simdi, 3 hafta once evlendigim sevgilim, kocam, Xavier ilerde Istanbul'da yasamak istedikce ben dusunuyorum... Cok sevdigim sehrim, ailem, gecmisim... Peki kadinligim ne olacak, fikirlerim, algilarim? Kadin olarak nasil yasanir Istanbul'da?..