Tuesday, April 22, 2008

Prosecco, Yandim Ali, Cizreli Mahmut...

Dun aksam, soylemesi ayiptir, Xavier'le harika bir yemek yapip yedik. Yanindaki bir sise Prosecco'dan olsa gerek cakir keyiftik ki, Meltem geldi. Laf lafi acti ve ben bir ara "Neler oluyor hayatta / Bir de su ruya gercek olsa olsa..." diye mirildanmaya basladim. Bu sefer de Meltem'le koca bir Hababam Sinifi muhabbeti... Xavier'e aciklamaya basladik karakterleri, hikayeleri... Ve hemen YouTube'dan klibi izlettik, kahkahalara boguluyorduk. Donemin modasina uygun olarak Hafize Ana'nin ve ogrencilerin mini mini eteklerini goren Xavier bu filmin ne zaman cekildigini sordu bana. 70'lerde, dedim. Cok ilginc, Nesli Turkiye'nin batidaki imaji cidden cok cok farkli, dedi. Biz zaten bu konulari cok zaman konusup kapatmistik da eski gunlerin boyle olmasi cok sasirtti onu. "Inan bana Turkiye 70'lerde cok daha acik fikirliydi." dedim. Ama ardindan gelen 80'leri ve 12 Eylul'u esgectim...

....

Gecen hafta Turkiye'den getirdigim DVD'lerden Son Osmanli Yandim Aliyi izliyoruz. Filmde Istanbul isgal altinda. Xavier bana soruyor; "Nesli bu Ingiliz ve Fransiz askerlerinin Istanbul'da isi ne?" Heh diyorum, iste bu! Iste 2 yildir benim anlatmak istedigim her sey bu soruda! Nasil da mutlu oluyorum bu filmi izledigimize!! Bir yandan filmi de kacirmadan kisaca anlatiyorum, "Hani ben sana hep diyordum ya Birinci Dunya Savasi'na Osmanli son anda girdi ve kaybetti, savas sonrasi da Turkiye paylasildi, bu gordugun askerler de Istanbul'un yeni sahipleri... Iste tam bu zamanda sana hep anlatmaya calistigim ulusal bagimsizlik savasimiz basliyor... Izle izle!.." Tabii ki Avrupa'nin bugunku sinirlarini belirleyen savas Ikinci Dunya Savasi oldugu icin Birinci Dunya Savasi ve sonuclariyla cok ilgilenmiyor Avrupalilar. Bizim kaderimizi tayin eden savas ise ilki oldugu icin bizler de ikincisi hakkinda cok bilgili degiliz. Biraz da gereksinim meselesi ama nihayet Kurtulus Savasi'nin ve Mustafa Kemal'in onemini biraz anlamaya basliyor Xavier...

....

Yine gecen hafta Can Dundar'in Nereye? kitabini okudum. Kitap 2001 yilinda yazilmis, yazarin yeni bin yila dair gozlemlerini, endiselerini ve hislerini iceriyor. Ben henuz okuyabiliyorum. Yil 2008. Cok sasiriyorum cunku yazilanlar neredeyse bugun yazilmis gibi. Yil itibariyle dunyanin kaderini degistiren ikiz kulelerin yikilisina tanik olunmus hep birlikte. Amerika, Afganistan ve Irak pesine dusmeye baslamis. O gunden bugune neredeyse her sey ayni. Tum dunya vatandaslarinin ickilerine atilmis Nuri Alco haplariyla uyutuldugunu dusunmeye basliyorum. Buyuk bir cilginliga tanik oluyoruz bu cagda. Ve ben hala Musluman oldugum halde terorist olmadigimi aciklamak zorundayim insanlara, hala kulelerde olenler icin uzuluyoruz ama bir yandan da yanibasimizdaki savas devam ediyor, 7 yildir insanlar hala oluyor!! Utaniyorum, birey olarak hicbir sey yapmiyorum. Yapamiyorum degil, yapmiyorum. Kendi derdime daliyorum belki... ya da sadece herkes gibi. Bu yuzden yazma ihtiyaci hissediyorum, yazinin kaliciligina guvenerek, hayattan af dileyerek...
....
3 hafta falan oluyor Milliyet'te online bir haber okuyorum. Cizreli 10 yaslarindaki ilkokul ogrencisi Mahmut, sinif baskanligindan haksiz yere alindigi gerekcesiyle bir kampanya baslatiyor ve yeniden sinif baskani seciliyor. Ozet bu. Haberin bakis aicisi da Mahmut'un kahramanligini duyuran, insanlari galeyana getiren bir uslupla kaleme alinmis. Olayin icerigi ise su, Mahmut gorevini kotuye kullandigi gerekcesiyle ogretmeni tarafindan gorevinden alinir, bundan sonra baslattigi kampanya icin de posterler basar, postere okul mudurunun de cep telefonunu yazarak -beni destekleyin- mesaji verir (sms oylariyla kazanilan Popstar kulturu) ve bu posterleri ilce merkezine, carsiya, dukkan duvarlarina asar. Halk da 'Bravo cocuga, hakkini ariyor' diye destek olup muduru ararlar, Mahmut'u desteklediklerini soylerler. Ve Mahmut azimle gorevini geri alir.
Okuyucu yorumlari ise haberden daha sacmaydi, herkes Mahmut'un kahramanligini takdir etmis, bu oyku azmin zaferi olarak sasaali bir sekilde kutlanmaya baslamisti. Herkes bu cocuk gibilere memleketin ihtiyaci oldugundan ve gercek demokrasinin boyle olmasi gerektiginden dem vuruyordu. Ta ki benim yazdigim online yoruma kadar.
Kisaca insanlara, Mahmut'un cabasini takdir ettigimi ancak sinif baskaninin okul disindaki halk tarafindan secilemeyecegini, bunun hicbir sekilde demokratik olmadigini, dis guclerin Mahmut'u desteklemek adina muduru arayarak onu sectigini ve sinif arkadaslari olan kendi secmen kitlesi degil de carsi esnafi tarafindan secilmesinin carpikligini aciklamaya calistim ve sonuna da ekledim "Kucuk Mahmut gariban edebiyati yaparak amacina ulasti cunku Turk halki nerde ezilmis varsa olayin aslini arastirmadan, ustune dusunmeden yardima kosar, destekler. Iste bu, AKP'nin bugun bu duruma gelmesine harika bir ornek." Benim yorumuma pozitif puanlar verenler oldu, benden sonra benimkine benzer bakis acisinda 1-2 yorum yazildi, sonradan haber online yayindan kaldirildi. Belki gundemde Fenerbahce-Chelsea maci gibi cok onemli gelismeler oldugundan belki de Milliyet gazetesi kendi haberindeki yanli bakis acisini fark ettiginden... Kim bilir...

No comments: