Tuesday, August 12, 2008

Ozgurluk metro vagonunda

Gecenlerde okumustum, Zulfu Livaneli soyluyordu, kucuk bir cocugun buyudugunu nasil anne babasi fark etmez de baskalari anlarsa Turkiye'nin bugunku durumu da oyle. Icerdekiler degisimi goremiyor ama uzun yillardir Turkiye'de yasamamis vatandaslar farki anlayabilmektedir. Cok dogru bir saptama ve tam da benim hislerimin aciklamasi...

Londra'dan Turk gazetelerini okurken basinin epey bir acilip sacildigini goruyorum. Malum bir de yaz mevsimi, herkes Bodrum'da, Marmaris'te, incecik bikiniler ve atletik vucutlar bol bol gazetelerde. TV haberleri de cok farkli degil. Hep bir zevk-i safa... Peki evlerin ici, sokaklarin kaldirimlari nasil siradan vatandasin etrafinda? Sokaklarda mini etekli bir kadin gormek mesela...

Ben iste o Livaneli'nin tarif ettigi disaridaki insan olarak kendimde goruyorum degisimi. Istanbul'a onceki ziyaretlerimde diyordum ki "Onlarin istedigi gibi olmayacagim! Eger kendi kiyafetlerimi kisitlarsam, aman rahatsiz etmesinler diye giysilerimi secersem, onlar gibi olacagim. Toplum hep birlikte bir guzel kapanacak... Hayir!!" Ve buna ragmen, kendime ragmen, Istanbul'a son geldigimde (hem de havanin sicagina ragmen) son derece 'edepli' giyinmeye calistim, sirf sinirim bozulmasin diye. Sonuc? Erkeklerin bir kadinin boynunu, ensesini, en dogal yerlerini gormeye tahammulu yok. Tahammul de degil bu aslinda, buyuk bir doyumsuzluk. Gorebilecekleri her noktayi sonuna kadar degerlendirip iclerine cekmek, hazzina varmak istiyorlar. Cunku iste toplum kapaniyor, karariyor. Evlerindeki esleri disinda kimsenin sacini gormezse bu erkekler, baska saclar (ve daha neler neler) buyuk, ulasilmaz, bir o kadar da tatli zevklere donusmeyecek mi?..

Bu kadar degildi onceden... Genc kizlik yillarimi hatirliyorum, herkes daha bir kendi halinde ve ozgurdu... Ve bir de Londra'daki diger muslumanlar var. Endonezyali arkadasim Sufi ve Bangladesli Mohammed... Bu adamlarda da goruyorum ayni acligi, ulkelerinde -kapali- esleri var, eslerinin kendilerini sadece kocalarina saklamasindan/gostermesinden gururla bahsediyorlar, sadiklar da uzaktaki hanimlarina ama Londra'da gordukleri karsisinda aynen Turk erkeginin acligi ve goz doyurma takintisi var...

Istanbul artik erkeklerin yasam alani. Koca bir acik arazi, ucsuz bucaksiz. Bozkir gibi. Hani her ne yaparsaniz aninda gozetleneceksiniz. Kameralara gerek yok, erkek gozleri dogal olarak zoom yapabiliyor. Erkek erkege gayet rahatlar. Futbol, din, siyaset bir yere kadar idare eder. Peki ya bir kadin gecerse bu bozkirdan? Ya yere dusurdugu kagida uzanmak icin egilir de beli azicik acilirsa? Ya onu onunden goruyorsaniz ve tisortunun yakasi kazara yer cekimine yenik duserse?

Nedir aciklamaniz? "O da oyle giyinmesin kardesim!" Aynen tecavuzculerin savunmasi gibi, oyle giyindi, onu yapti, tahrik etti... Cunku kadin olarak sizin secme sansiniz yok, onlarin dusundugu gibi davranmak zorundasiniz ya da sonucu hak ediyorsunuz iste... Cunku onlar zavalli, erkek dedigin iradesizdir, dogasinda vardir, yapar. Nokta.

Londra'da en yogun saatlerde metroya ya da otobuse binen Turk kadinlari, ozgurlugun nasil bir sey oldugunu bilirler. Kimse size azicik dokumanin, degmenin hazzinin (!) farkinda degil burada. Bana gelince... Metroya frapan giyimli ya da dekolteli bir kadin binse mesela ben hemen etraftaki erkekleri gozlemeye basliyorum. Sonuc sifir. Neredeyse kimse basini cevirip bakmadi bile kadina... Aa, su genc kiz cantasini dusurdu de egildi yere, beli acildi. Ne yani erkekler bakip da bundan zevk mi alacak, amaan Nesli kimin umurunda?!.

Simdi, 3 hafta once evlendigim sevgilim, kocam, Xavier ilerde Istanbul'da yasamak istedikce ben dusunuyorum... Cok sevdigim sehrim, ailem, gecmisim... Peki kadinligim ne olacak, fikirlerim, algilarim? Kadin olarak nasil yasanir Istanbul'da?..

No comments: